Yazılar

Bir Rönesans Münevveri

Türk tarihinin en önemli kişiliklerinden biridir şüphesiz Fatih Sultan Mehmet. Bir çağı kapatıp yeni bir çağın başlangıcına öncülük eden büyük bir hükümdardır. Onu çok farklı şekillerde tanımlayabiliriz. En güzel ve kapsayıcı olanı ise İlber Ortaylı tarafından gelmiştir bana göre: “Bir Rönesans Münevveri”

Çocukluğu ve Karakteri

Karakterin oluşmasının en önemli noktalarından birisi çocukluk dönemidir. Bu sebeple tarihteki önemli isimlerin çocukluklarına odaklanmak gerekir. O dönemde yaşanan olaylar ve duygu durumları karakterin gelişme aşamasının ilk adımları olarak görülebilir.

II. Murad’ın altı oğlundan dördüncüsü olarak dünyaya gelen II. Mehmed, kardeşleri arasında küçük olanlardan olması sebebiyle ön plana çıkmak için ekstra çaba harcaması gerekiyordu.

Belki de bu sebeple çocukluğunda çok hareketli ve yaramaz olan Mehmed ilim ve fen derslerine yeteri kadar alaka göstermiyordu. Onun daha çok ilgi alanı harp idi. Ancak gelecekte eğer bir hükümdar olmak istiyorsa her alanda çok iyi olmalıydı. Bu sebeple babası II. Murad, Mehmed’i ilmine güvendiği Molla Gürani’ye emanet etti. Eli sopalı ve sert bir hoca olarak bilinen Molla Gürani, Mehmed’in hizaya girmesi ve derslerine gereken ehemmiyeti vermesi konusunda başarılı oldu.

Çocukluk ve gençlik dönemlerine yapılan telkinler çocukların hayatlarına önemli bir rol oynar. Mehmed de babasının ve dedesinin İstanbul ile ilgili anlattığı hikayelerle büyümüş, ondan önceki her padişahın en büyük hedef olarak belirlediği İstanbul’un fethini kendine görev olarak bilmişti.

Çocuktan Padişah mı Olur?

II. Murad tasavvufa çok ilgi duyan ve bu yönü karakterinde çok ağır basan birisiydi. İlim ehline çok hürmette bulunur, her fırsat bulduğunda önemli ilim ve bilim insanlarıyla sohbet etmekten geri durmazdı. Bir devleti yönetmektense hayatını tasavvufa adamayı daha çok isteyen II. Murad 40 yaşında, henüz 12 yaşında bir çocuk olan oğlu Mehmed’e tahtını bırakmıştı. Edirne’deki sarayda yeniçerinin huzurunda tahttan feragat eden II. Murad, Bursa’ya yerleşmiş ve hayatını orada sürdürmeye başlamıştı.

Mehmed’in çok erken bir yaşta tahta çıkması Osmanlı’nın ilerleyişini durdurmak isteyenler için önemli bir müjde idi. Bu sebeple bir haçlı seferi tertip edildi. Osmanlı’nın üzerine doğru gelmekte olan haçlı ordusuna karşı, ordunun başında kimin olacağı tartışmaları gittikçe alevleniyordu. Şahabettin ve Zağanos Paşa ordunun başında sultanın olmasının daha doğru olacağını savunurken Çandarlı Halil Paşa ordunun başına II. Murad’ın geçmesini istiyordu. Sultan Mehmed’in böyle bir duruma rıza göstermeyeceğini düşünen Çandarlı Halil Paşa, II. Murad’a bir mektup yazmış ve onu Edirne’ye davet etmiştir. Sonrasında da ise Sultan Mehmed’e sultan olarak kalacağının sözü verilerek II. Murad’a orduya komutanlık yapması üzere padişah tarafından bir mektup yazılmıştı.

Ordunun başına geçen ve Haçlı ordusunu bozguna uğratan II. Murad, zaferin ardından tekrar Bursa’ya dönmüştü. Ancak Çandarlı Halil Paşa, II. Murad’ın tekrar tahta çıkışını sağlayabilmek amacıyla Edirne’de yeniçerileri isyana teşvik etmişti. Çıkan isyan aynı şekilde Çandarlı Halil Paşa’nın çabaları sonucu bastırılmıştı. Ancak devlet yönetimindeki isimlerin sürekli olarak anlaşmazlık içine düşmeleri ve ordu içerisinde birliğin, huzurun sağlanamamasının faturası Sultan Mehmed’e kesildi. Padişahlık için yetersiz görüldüğü söylentileri saray içerisinde çoktan yayılmıştı. Çandarlı Halil Paşa ve onunla beraber bazı isimler II. Murad’ı gizlice Edirne’ye davet etmiş ve Sultan Mehmed’in tahttan indirilmesinde rol oynamışlardır.

Kendisine sultan olarak kalacağının sözü verilmesine rağmen buna uyulmaması II. Mehmed için büyük bir ders olmuştur. Sultanlık döneminde kendisine sürekli destek olan Şahabettin ve Zağanos Paşalar da Mehmed ile birlikte Manisa’ya gönderilmiştir. Babasının vefatına kadar Manisa’da sancak beyliği görevini devam ettiren Mehmed, hükümdarlığında yapılan hataları ve sorunları analiz ederek başarısızlığından dersler çıkartmış, İstanbul’un fethinden sonra da başta Çandarlı Halil Paşa olmak üzere hükümette nüfuzu olan isimleri devlet yönetiminden uzaklaştırmıştır.

Dönemin En Renkli Karakteri

Fatih Sultan Mehmed coğrafya, astronomi, matematik, analitik, felsefe, edebiyat ve mühendislik gibi birçok alanda kendini geliştirmiştir. Birçok dile üst seviyede hâkim olan Fatih, hem batı hem doğunun kaynaklarına ilgi göstermişti. Homeros’tan İlyada ve Odysseia’yı okumuş hatta yanlarına notlar da almıştır. İstanbul’u fethederek yeni bir çağın resmen başlatıcısı olmuştur. Birçok kaynakta yaşadığı dönemin en renkli kişiliği olduğu söylenir. Diğer dinlere karşı tüm Osmanlı hükümdarlarından daha anlayışlı idi. İstanbul’u sadece maddi olarak bir merkez haline getirmek istemiyor, maneviyatın da merkezi haline gelmesini arzu ediyordu. Diğer dinlere göstermiş olduğu hoşgörü, İstanbul’un manevi olarak da başkent olmasını sağlamıştı.

Osmanlı’nın imparatorluk haline gelmesini sağlayan bu büyük hükümdar, devletin ondan önce ve onun döneminin bir kısmında adem-i merkeziyetçi bir politika ile yönetilmesinin getirdiği sonuçları iyi analiz etmiş ve bu duruma karşı önlemler almıştı. Daha önceden hükümette önemli Türk boylarının beyleri yer alırken Fatih Sultan Mehmed onları hükümetten uzaklaştırmış ve ülke üzerinde nüfuzlarını minimize etmiştir. Ondan sonra, Osmanlı mutlak merkeziyetçi bir politikaya bürünmüştü. Teşkilatçı bir hükümdar olması sebebiyle imparatorluğun yönetim anlayışında çeşitli değişiklikler yapmış, her alanda yeni sistemler geliştirmiştir. Osmanlı tarihinde kötü gidişatların yaşandığı her dönemde Fatih Sultan Mehmed dönemindeki usullere dönüş yapılması önerilmişti.

Hem kişiliği, hem entelektüel birikimi, hem zekasıyla etrafındaki insanları kendine hayran eden Fatih Sultan Mehmed tarihimizin en önemli şahsiyetlerinden biridir.

Kaynakça: 1 ve 2

Resimler Sırasıyla: 1, 2 ve 3

Twitter Instagram Spotify